Duran Mekan


O mekân öylece duruyor orada, izsiz. Üzerinden geçen binlerce insanın, farkında olmadığı hissizliği kahrediyor insanı. O mekânın izsizliği yaşanmış gerçekliği unutturuyor kimilerine. Basıp geçiyor insanlar üzerinden bir bir… Her adımda bir kez daha yanıyor canımız. Oysa hepimizden bir iz var orada biz biliyoruz. Umutsuzluğumuzun umuda, acılarımızın öfkeye dönüştüğü o izin sadece belleklerimizde kalmasını sağlamak yetmiyor. Umudumuzun, isyanımızın, gözyaşlarımızın,  nefessizliğimizin,  adaletsizliğin mekânı orası. Öylece duruyor orada.

Ethem Sarısülük’ün vurulduğu gün, o mekânda ılık bir iz vardı. Bedenin sıcaklığı ile betonun soğukluğunun buluştuğu o mekân, yaşamla ölüm arasındaki kısa mesafeye, 26 yaşında bir gencin adaletsizce öldürülüşüne tanıklık etti. Bu tanıklık mekânsal olarak gelecek kuşaklara taşınacak bir izi öyle çok hak ediyor ki. Tamda o noktada izsizlik belleksizleştiriyor mekânı. Unutkan, vurdumduymaz hissiz, soğuk bir betona dönüştürüyor. Gelip geçenler alelade bir yerden geçip gittiklerini sanarak, koşturmaca içerisinde duraksamadan geçip gidiyorlar, basıp geçiyorlar.

 
Orada Ethem’in izi var. Orada Ethem’in gelecek güzel günlere olan inancı var, orada Ethem’in gençliği, yaşama sevinci, orada Ethem’in annesinin ve yakınlarının günlerce döktüğü gözyaşı var.

 
Mimarlar Odası Ankara Şubesi, direniş mekânları olarak belirlediği Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında, bu izsizliği dert ederek, Ethem’in vurulduğu yerde kentlilerin katılımıyla bir direniş ağı gibi büyüyen, bir iz bıraktılar. Sokaktan geçenler, bir düğüm attılar uzun çıtaları birbirlerine ekleyerek, izi büyüttüler. Tıpkı Gezi Parkı direnişinin sokağa taşan isyanı, farklılarının ortaklığı gibi, herkes kendi düğümünü atarak, kendisi belirledi anıtın görselliğini,birleşen noktalardan, ortaya çıkan anıtta yüzlerce elin attığı farklı düğümler, farklı isyanlar, farklı duygular vardı.

Güvenpark’ta Ethem’in vurulduğu yerde büyüyen, büyüdükçe güvenlik görevlilerin çevreden uzaklaştığı o anıtsal iz, sadece bir gün kalabildi. Acılarımızın ve anılarımızın mekânlarına iz bırakmak ve unutmamak, direnmenin başka bir boyutu, eylemin başka bir formatı değil mi dir?

Ethem’in katledildiği yerde, kalıcı bir hatırlatma izi olduğunda, işte o zaman Ankara kendine gelecek. Kimse o yerden hiç bir şey olmamış gibi, geçip gidemeyecek, basıp geçemeyecek.

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder