Çocuk bir cihandır: 23 Nisan istiklalin ve istikbalin bayramı kutlu olsun


Bu yazı 23 Nisan 2019 tarihinde Gazete Duvar'da yayınlanmıştır.


Her mekânın arkasında bir hikaye vardır. Zaten mekânın değerini ve temsiliyetini yaratan şeyde o hikâyedir, yaşanmışlıklardır. Cumhuriyetin başkenti Ankara bu açıdan paha biçilmez bir değerdedir. Korumaya çalıştığımız her mekânın hikayesinde Cumhuriyet ideolojisi yatar ve siz onu bulup çıkarttığınızda hayran olduğunuz bir deha ve bir sistem çıkar karşınıza. Ankara’yı savunurken pek çok kez aynı duyguyu hissettim. Atatürk Orman Çiftliği’nde, İller Bankası’nda, Baraj Gazinosu’nda, Su Süzgecinde, Havagazı Fabrikası’nda, Etibank Binasında, Saraçoğlu Mahallesi’nde, Şeker Fabrikasında, Cumhuriyetin kamusal, devrimci, eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı, laik bakışı yani bir devrimin hikâyesi çıktı hep karşımıza. Belki de ömrümüzün yarısını verdiğimiz bunca uzun soluklu mücadelede bize güç veren de bu hikaye oldu.


Geçtiğimiz günlerde Fransız arşivinden 1930 yılında Ankara’da çekilen görüntüler sosyal medyada paylaşılmaya başladığında dikkatimi çeken görüntülerden birisi çocuklarla ilgili olan video idi. Tek tip giyinmiş çocuklar beyaz önlüklü bakıcıların eşliğinde oyun oynuyor “tavşan kaç” şarkısını söylüyorlardı. Belli ki bir yuva idi. Sonra çocukların hep birlikte  bahçeye kurulmuş masalarda yemek yemeleri çocuk parkındaki oyuncaklarda sallanmaları, tahteravalliye binmeleri ile demir parmaklıklar arasında içerideki çocuk parkına girmeye çalışan çocuk görüntüsü ve çocukların mutluluğu videoyu birkaç kez izlememe neden oldu. Acaba nerede çekildi derken videoda yemek yemeye çalışan çocukların arkasındaki çeşme, “algıda seçicilik” diyelim gözüme ilişti. Ben bu çeşmeyi “nereden hatırlıyorum” , “bir yerde görmüştüm” derken neresi olduğunu keşfetmiş olmanın heyecanı beni bir kez daha alıp Keçiören Atatürk Çocuk Yuvası’na götürdü.  Videodaki o tarihi çeşme II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştı ve bugün Atatürk Çocuk Yuvası’nın bahçesinde bulunan çeşmeydi. 1930 yılına ait olan görüntülerin çekim yeri yetimlerin ve kimsesiz çocukların barındığı Atatürk Çocuk Yuvası idi.  Böylece uzun süredir yazmayı istediğim vakit bulamadığım Atatürk Çocuk Yuvası ve arkasındaki Cumhuriyetin çocuk politikasını yazma isteğim böylece depreşti. 
  
Keçiören’deki Atatürk Çocuk Yuvası hepimizin malumu. Yeşillikler arasında devasa ağaçların gölgesinde anasız babasız çocuklar doğa ile hemhal olmuştur. Çocukların kent mimarlık kültürünü paylaşması için yürüttüğümüz Çocuk ve Mimarlık çalışmalarında pek çok kez Keçiören Çocuk yuvasındaki kimsesiz çocuklarla çalışmıştık. İki yıl önce Atatürk Çocuk Yuvası’nın kapatılması gündeme düşünce bu kez Atatürk Çocuk Yuvası’nın binalarının ve alanının koruma altına alınması için başlattığımız çalışmada karşımıza yine Cumhuriyet değerleri çıktı.  Cumhuriyetin çocuklarına verdiği değer ile şimdi yüreklerimizi parçalayan çocuk çığlıkları aynı karede gelince gözümün önüne, bu 23 Nisan’da Cumhuriyetin çocuk politikasını Atatürk Çocuk Yuvası’nın mekânsallığında bir kez daha birlikte hatırlayalım istedim.
Kurtuluş Savaşı sonrasında yanmış yıkılmış bir ülkede devrimin kadrolarının karşılaştığı en büyük trajedi yüzbinlerce kimsesiz ve yetim çocuklardı. Anadolu’nun evlatlarına, emanetlerine sahip çıkması, bakımının sağlanması, eğitilmesi, büyütülmesi için yeterince kaynağı yoktu. Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti Cumhuriyete doğru giden yolda sosyal devlet anlayışı ile bir sosyal hizmet kurumu olarak 30 Haziran 1921 yılında Ankara’da öksüz yetim, muhtaç çocuk ve annenin bakımının sağlanması için kuruldu. Atatürk’ün isteği ile “Hakimiyeti Milliye” matbaasının bir odasında kişi başına 2 lira toplanarak on mebus tarafından 20 lira bütçe ile kurulan cemiyet, kısa sürede Atatürk tarafından korumaya alındı ve TBMM tarafından desteklenerek kamu yararı statüsü kazandı.




Yetimlere bakılması için kaynak yaratmak için, Himaye-i Etfal Cemiyet’nin Genel Sekreteri Dr Fuat Umay  savaş sonrasında çocuk evlerini yerinde incelemek üzere Amerika’ya giderek orada yaşayan Müslüman ve Türklerle çeşitli temaslarda bulunmuş ve ülkeye yetimler için toplanmış 152 bin lira ile dönmüştür. Bugünün parasıyla 30-35 milyona denk gelen bu bağış ile, Dr.Fuat Umay  çocuk yurtları, çocuk hastanesi, çocuk yuvaları iki okul ve hemşire okulu yapılmasına olanak sağlamıştır.[1] Himaye-i Etfal Cemiyeti şehitlerin yetim ve öksüz çocuklarının bakımı ile başlayan faaliyetlerini genişleterek Cumhuriyetin çocuk politikalarının geliştirilmesine olanak sağlayan bir yapılanmaya dönüşerek çocukla ilişkili bir çok alanda çalışma yapan bir kurum haline gelmiştir. Cemiyetin çocuk merkezli mekânsallaşmasında öne çıkan çalışmaları; çocuk hastanesi, çocuk dispanserleri, çocuk kütüphaneleri, çocuk müzeleri, çocuk yuvaları, talebe sofraları, süt dağıtım merkezleri, çocuk bahçeleri, sıhhi banyolar, pansiyonlar, kreşler, ekmek fırınları, sebze bahçeleri, seralar, misafirhaneler, bakıcı okulu ve hemşire koleji gibi uygulamalardır. Çocukların tüm ihtiyaçlarını karşılamanın mekansallığı olan bu bütüncül ve devrimci bakış açısı, Cumhuriyetin kurucu döneminin  en temel prensipleri olarak  bir çok alanda AOÇ’de, Şeker fabrikalarında, Halkevlerinde, Köy enstitülerinde yapısal ölçekte karşımıza çıkmıştır. Böylece mekan bir yandan ihtiyacı karşılarken diğer yandan dönemin politik atmosferinin ve ideolojisinin de  taşıyıcısı olarak  bellek mekanı haline geliyor. 


“Çocuk bir cihandır”

Cumhuriyet’e sağlıklı bireyler yetişmesi için her türlü altyapıyı hedefleyen cemiyet “çocuk bir cihandır” yaklaşımı ile anne çocuk sağlığına ilişkin çok sayıda  eğitim, konferans, kitap, dergi, sergi, balo, piyango çekilişleri, şefkat pulları, yarışmalar ile farkındalık yaratmıştır. Çocuk politikalarını desteklemek ve halkı bilgilendirmek üzere , Himaye-i Etfal cemiyeti tarafından Çocuk Mecmuası, Ana Mecmuası, Çocuk, Çocuk ve Yuva, Gürbüz Türk Çocuğu, Türk Kadını, Çocuk Haftası gibi dergiler çıkartılmıştır. Ankara’da kurularak Anadolu’nun her yanına yayılan Himaye-i Etfal Cemiyeti 1925 yılında Atatürk Çocuk Yuvası’nın olduğu alanda eski bir binaya taşındı ve sonrasında yeni eklenen yapılarla, havuz, 1929 yılında inşa edilen hemşire okulu, 1940 yılında yapılan 200 yataklı Umay pavyonu, çocuk bahçesi, toplanan bağışlarla inşa edildi. Atatürk Çocuk Yuvası’nda, çocukların bitkilerle ve hayvanlarla ilgilenmesi için sera, sebze yetiştiriciliği, tavuk yetiştiriciliği alanları planlanması, toprakla ve canlılarla kurulan sevginin, insanın yüreğindeki sevgi eksikliğine merhem olacağı inancıyla,  o günlerde  kimsesiz ve yetim çocuklar için düşünülmüş incelikli adımlardı.
  
“23 Nisan İstiklalin ve İstikbalin bayramı”

23 Nisan Hakimiyeti Milliye bayramı kutlamalarına çocukların katılımı ve Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin  bu bayramdaki etkisi ile  istiklalin ve istikbalin bayramı anlamı gelen 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk bayramı kapsamlı bir şekilde 1927 yılında kutlanmaya başlandı. Çocukların gelecek inşasının önemli bir adım taşı olan Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin adı 1934 yılında Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu olarak değiştirildi. 12 Eylül askeri darbesi döneminde 1981 yılında  51 Nolu MGK kararı ile  Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu genel merkezi,  il merkezi, ilçelerdeki şubeleri, bucak ve köylerdeki kolları feshedilmiştir.
Feshedilen Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu, 1983 yılında askeri darbe döneminde, AOÇ topraklarının 1 milyon 839 bin metrekaresinin kanunla devredilmesinin kararı ile birlikte Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kanunu 27 Mayıs 1983 tarihli resmi gazetede ilan edilerek bugün ki statüsüne kavuşturuldu. 
Cumhuriyetin çocuk politikalarına verdiği değerin hafıza mekanı olan Atatürk Çocuk Yuvası bize , çocuklarını kollayıp esirgeyen bir kurumun ve rejimin varlığını hissettiriyor. Ancak o dönemin Çocuk Esirgeme Kurumu yapılarına yönelik mimarlık alanında bir akademik tez çalışmasının bulunmadığını , bu yazı ile Çocuk Esirgeme kurumu yapıları üzerinde ihmal edilen akademik çalışmanın yapılmasının gerekliliğinin altını bir kez de böyle çizmiş olalım. 
Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu’nun feshedilmesi ile oluşan yeni yapı da çocuklarımızı emanet ettiğimiz kurumun, 1989-1991 yılları arasında genel müdürlüğüne getirilen Ankara’nın tahribatının baş sorumlusu Melih Gökçek’ten başlayarak, kurumdan sorumlu olan , bugün hepimizin vicdanını sızlatan sözleri ve ensar vakfı ile  hatırlanan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına kadar çocuk politikalarının geri geri gittiği bir dönemde  istikbalin temsilcileri çocuklarımızın üzerinden gözümüzü eksik etmeyelim.

Çocuk bir cihandır,  o cihan ki istikbalimizdir. 23 Nisan TBMM’nin açılması ile birlikte  istiklalin ve istikbalin bayramı kutlu olsun.







[1] Dr Fuat Umay Amerika’daki gezi anılarını , Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bir devrimci doktorun anıları kitabında yayınlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder