Tezcan Karakuş Candan [1]
"Aklın
kötümserliğine karşı iradenin iyimserliği "
Antonio
Gramsci
Ömrümüzün en güzel zamanları ile
kentimizin en güzel anlarının alınıp götürüldüğü bir noktada, yılların ve
mücadelenin her geçen gün büyüttüğü bu kente ait sevgiyle başlamak istedim
gidenlerin ardından yazılacaklara... Onca kötülük arasından ne çıkartabiliriz
geleceğe dair. Onca kırgınlık, yürek acısı, kimi zaman çaresizlik, kimi zaman
yetişememek. Elinizden kayıp gitmesi gözünüzün nurunun, dokunmaya kıyamadığınızın...
Öyle zordu ki geçen yılların yüreğimizdeki, aklımızdaki açtığı acıların
iyileşmesi... Şimdi o gidince hesapsızca, geçti mi acılar, dindi mi sızılar?
Yok geçmedi daha... Hesap verene kadar da geçmeyecek belli ki…
Bir kez daha çiçekler açmayacağını
bilmek çorak topraklarda yeşerttiğiniz ağaçların, öylesine zordur ki... İnsanın
canı nasıl acır bilir misiniz? Kesilen her bir ağaçta, kimin diktiğini
düşünmek, ne için diktiğini düşünmek, kime emanet ettiğini düşünmek öylesine zordur
ki... Yere düşmüştü, bedeninde çiçekleri vardı. Çiçeklerinin üzerine betonlar
dökülmüştü. Yürürken çığlıklarını duydum, kulaklarım yandı, avuç içlerim
terledi, soluk alış verişlerim hızlandı. Oradaydım onca ay gizli saklı inşa
edilen Kaçak Saray’ın inşaat alanında. Mahkeme heyeti ile birlikte gittiğimiz
bilirkişi keşfinde, beton, beton her yer beton… Anneannem 'bir ağacın dalını sakın ola ki kırma incinir' derdi. Binlerce
ağacın kökünü söktüler bedenini parçaladılar, Atatürk Orman Çiftliği'nin
kalbine iki hançer sapladılar. Acısı geçer mi? Durdukça öyle hançerler orada
acısı dinmeyecek toprağın biliyorum. Onca acının ve zorbalığın içerisinde
bırakmadıysak bu kenti savunmayı, incinen yerlerimizi onarıp döndüysek yaşama, sevgidendi...